Prof.Dr. Ramazan Kaan Kurtoğlu başından geçen bir hadiseyi anlatıyor.
Zaten Mevlananın kullanıldığı anlaşılıyordu. Genelde Hümanizm adı altında kullanılıyor. Sanki Mevlana İslam'ın bir parçası değil de, bütün dünya insanlarını bir araya toplamaya çalışan sevgi insanı gibi.
Mevlânâ, ‘Men bende-i Kur’ânem eger cândârem / Men hâk-i rehi Muhammed Muhtârem’ buyuruyor Mesnevî’sinde. ‘Yaşadığım sürece Kur’an’ın kölesi, Hazret-i Muhammed’in ayağının tozuyum…’ Bu demek oluyor ki Resulullah rehberliğinde Kur’an’a ulaşan yol Hazret-i Pîr’i tanıyıp anlamak ve izinden yürümekten geçiyor.”
İçine doğduğu zamanı, devrin ihtiyaçlarını, söylediklerinin o zaman için ne manaya geldiğini bilmeden Mevlânâ’dan ‘hümanistti’ diye bahsetmek, Sahabe-i Kiram’dan birini komünist göstermekten farksızdır. İnançtan ve imandan ayırarak sadece söylemlerine baktığınızda ona Budist de, sosyalist de, hümanist de dersiniz. Ama bu sizin değerlendirmeniz olmaktan öteye geçmez. Kur’an’ın ve sünnetin dışında kendisine yakıştırılan her türlü ahlakı ve o yolun dışında bir yolla anılmayı bizzat kendisi men etmiş, ‘Bunları söyleyenler her oturuş kalkışlarında Mevlânâ deseler bile ben onlardan uzağım’ diyerek mevzuu kendisi bitirmiştir.