Bursa yönüne İstanbul dan gidiş’de veya dönüşte şayet tercihiniz feribot olursa, her iki yakaya geçerken’de yolculuğunuzda size martılar eşlik edecek.
Bu seyahatin en keyifli anlarından biridir. Simidiniz veya Ekmeğinizi Yanınızda hazır bulundurmayı unutmayın.
Namı her ne kadar yeşil bursa diye anılsa da !
Saat kulesinin bulunduğu seyir terasına çıkıp etrafa baktığınızda, Şaşırmadığımız görüntü olan o beton yığınları, sanki gözünüze batarcasına ayağınızın altına seriliyor.
Kafanızı nereye çevirseniz ecdadın bir mirası ile burun burun asınız. Ne zaman ulu camiyi görsem 1. Murad’lar, Yıldırım Beyazıtlar, Çelebi Mehmet’ler aklıma geliyor. Bu şehir beni bugünden alıp taaa geçmişe o günlere savuruyor.
Esnaf lokantasında tattığımız yemekler Hüseyin ustanın iş Bilirliği ile daha başka LEZZET kazanmış.
Ya döner kebab !
Yavuz Bey ile kültürel bir ete ve kemiğe bürünmüş. Buraya geldiğinizde isken-derinizi yedikten sonra yavuz Beyi görün ve 2 çift laf muhakkak edin her ne kadar yoğun olsa da ısrarcı olun. Anlatsın size dönerin gelmişini geçmişini .. Bakın o zaman isken der KEBABI yemek daha keyifli gelecek size.. Öyle her gördüğünüz isken deride isken der kebap sanmayın haaa..
İnegöl’de köfte yemek hele ki ocağında iseniz gerek damağınıza gerek anı defterinize zenginlik katacaktır.
Gün bitip güneş yavaş yavaş çekildiğinde..
Çiseleyen yağmur ile birlikte ıslanan sokaklarda ağırdan ağırdan tenhalaşma ya başlıyor.
Ecdada Baş şehirlik yapmış bu tarihi kent bir sonraki güne hazırlanmak üzere sanki dinlenmeye çekiliyor.