“Oktar kitabın yayınlanmasından sonra laiklik ilkesine karşı gelerek dinî devrim propagandası yapmakla suçlanıp tutuklanır. Resmen hüküm giymese de, 19 ay hapis yatar. Bu 19 ayı önce hapishane revirinde geçirir, oradan da Bakırköy Ruh Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilir. Obsesif-kompülsif kişilik bozukluğu ve şizofreni tanısı artık dosyalarına kaydedilmiştir. Buna rağmen, 1986 yılında Oktar’la aynı dönemde hapse giren eski yandaşlarından yazar Edip Yüksel gibileri Oktar’ın askerlik hizmetinden ve cezaî yaptırımlardan yakasını kurtulmak için ‘deli rolü’ yaptığı görüşündedir. “Tarihin garip bir cilvesi,” der Yüksel, “çünkü gerçekten de ruh hastasıydı, halüsinasyonları vardı.” Yüksel’e göre Oktar aslında Şii inancının müjdelediği Mehdi olduğuna daha o dönemlerde inanmıştır.” (Halil Arda, Sex, flies and videotape: the secret lives of Harun Yahya: Muslim creationist, cult leader, Dawkins' nemesis, messiah. Halil Arda tracks down the real Harun Yahya, New Humanist, Volume 124 Issue 5 September/October 2009 Makalenin Türkçe çevirisi de internette mevcut.)
Bu esnada benimle iletişimi kesmeyen birkaç eski dostum vardı. Onlardan biri daha sonra Harun Yahya takma adıyla tanınacak olan Adnan Oktar’dı. O sıralarda Türkiye’de yıldızı yeni parlamaya başlamıştı Adnan’ın. Tarikatı, zengin ailelerden özel olarak seçilmiş birkaç sadık öğrenciden oluşuyordu. O vakitler katı bir Sünni’ydi, uzun sakallıydı ve aşırı dini çekincelere sahipti. Düşüncelerime ilgi duyuyordu. Başlangıçta herkesi dürüst kabul ettiğimden, onun gizli bir hesaba sahip olduğundan şüphelenmemiştim. Sahiden de gerçeği/doğruyu önemsediğini sanıyordum. Yaklaşık bir yıl kadar ona akıl hocalığı yaparak “Yalnızca Kuran” konumuna rehberlik ettim. O günlerde radyoaktif sayıldığım için iletişimimizi ve buluşmalarımızı gizli tutuyordu.
Buluşmalarımız özel ders şeklinde geçiyordu. Zamanın tartışılan konularında onu eğitir ve sorularına aklın ışığında yalnızca Kuran vasıtasıyla cevap verirdim. Ama gerçek niyetini ve karakterini öğrendikten sonra ondan tiksinmeye başladım ve iletişimi kestim. Fakat yirmi yıl sonra İslam adına yaptığı evrim karşıtı uyduruk tartışmaları yüzünden yollarımız yeniden kesişti.
Adnan televizyon ve youtube yoluyla torbasındaki kedicikleri ortaya saldıktan sonra dinlerinin en az yüzde ellisi kadınların kılına asılı duran dinci medya onu desteklemekten vazgeçti. Böylece, bu mehdi taslağının Nurculuk, Menzil veya İsmailağa tarikatları gibi milyonları aptallaştırıp sömürme imkanı neredeyse sıfırlanmıştır.
Adnan artık tamamıyla iflas etmiş, videolarda dansöz oynatan küçük bir tarikat şeyhidir. Sadece magazin haberidir. Bir zamanlar islam dünyası denilen cehalet dünyasında övgüyle sözü edilen Adnan’ın en büyük eylemi videoda kediciklerini teşhir etmek ve kendisini eleştirenlere karşı Türkiye’deki bazı sansür yasalarını istismar ederek tazminat davaları açmaktan ibarettir. Bu yönüyle değerlendirilirse bu kitapta bir satırdan fazla yer vermenin bir anlamı yok. Ama birkaç sebepten dolayı istemediğim halde bunu şu sebeplerden dolayı yararlı buldum.
• Kritik düşünme yetenekleri geliştirilmeyen, aksine anne-baba, medya, okul ve camiler tarafından bu yetenekleri sürekli tahrip edilen, ezberci mukallitler haline dönüştürülen gençlerin sürü psikolojisinden anlayan tarikat şeyhlerinin tuzağına nasıl kolayca düştüğüne ve manipüle edilip kullandıklarına iyi bir örnek teşkil ediyor.
• Kendisinin ne din ne de bilimsel konuda normalin üzerinde bir bilgisi yokken müritlerinin ürettiği kitapların kendine mal ederek emeklerini çalmasındaki başarısı…
• Sünni mezhebine inanmadığı ortaya çıktıktan ve iki yüzlüce davrandığı meydana çıktıktan sonra bile, onlarca yıl Sünni cemaatler tarafından rağbet görmesi...
• Hıristiyanların evrim teorisine karşı ürettikleri kitapları ve filmleri çevirerek veya kopyalayarak bilimsel verilere karşı bir tavrı yaygınlaştırması…
• Kendisine yönelik eleştirileri sansürlemek için TC yasalarını ve mahkemelerini başarıyla kullanması.
• Uyduruk mehdi inancını gündemde tutması…
Adnan kendisine 1986 yılının son aylarında ulaştırdığım mesaja büyük ilgi göstermişti. Neredeyse bir yıl boyunca benim öğrencim oldu... Ortaköy’deki annesinin evinde kaldığı dönemde misafir odasında benden bilgi alıyordu. Zil çalınca beni bitişikteki odaya alıyordu ve benden o gün öğrendiklerini müritlerine aynen aktarıyordu. Benimle olan ilişkisini her nedense müritlerinden gizliyordu. Pek de umurumda değildi. Önemli olan mesajın insanlara iletilmesiydi. Ne var ki bu saflığımın iyice suistimal edildiğini fark edince tavır koymak zorunda hissettim kendimi. Mesaj’a olan ilgisinin sadece mehdilik hayalini ve korkunç egosunu tatmin etmek ve yakışıklı zengin çocuklarını tarikatına almak için kullandığını fark ettiğim anda iğrenerek onunla ilişkimi kesmiştim.
....